Kelebek Yuva | Anne Baba Okulu 

Sevgi ile büyütüyoruz

0242 227 0202

Anne Baba Okulu

AİLE HAYATIMIZI DAHA MUTLU YAPACAK ALTI YOL
1- Aile Hayatınızın Mezarını Kazmak İstemiyorsanız dırdırı bırakın. Kadın dırdırı ile imparatoru bile evinden kaçırtmıştı.
2- Karısının kendisine güvendiği bir erkek dik durur, güçlü olur. Eşinizi ‘Aradığım bu değildi’ diye suçlamayın. Acaba onun da aradığı siz miydiniz? Hayat arkadaşınıza önem veriniz. Onu olduğu gibi kabul ediniz.
3- Düşmanlarına işkence yapmaktan çekinmeyen, hasımlarını kurşuna dizdiren gereksiz savaşlar ilan eden İmparatoriçe Katerina evinde kimseyi incitmezdi. Aşçısının önüne koyduğu yanmış eti bile hiç bir şey söylemeden yerdi. Hatta aşçısına gülümserdi. Catherine dışarıda ne kadar zalimse, evinde de o kadar sabırlı, kibar ve hoşgörülüydü. Evlilik gemisinin sert kayalara çarpıp parçalanmasına sebep olan dev dalgalar yıkıcı tenkitlerden başka bir şey değildir. Kırıcı, aşırı, lüzumsuz, yıkıcı tenkitten kaçının. Aksi halde soluğu mahkemede alırsınız.
4- Herkesi Mutlu Etmenin Kestirme Yolu: Kadının mutlu ve evine bağlı olması için kocası tarafından takdir edilmesi gerekir. Kadını mutlu eden erkek kendisinin de mutluluğunu sağlamış olur.
5- Kadın için küçük bir dikkatin büyük değeri vardır. Kadınlar doğum, nişan, nikah günlerine büyük önem verirler. Bunların unutulmasını kendilerinin sevilmediği şeklinde yorumlarlar. İçlerinde hakaret kabul edenler de vardır. Birçok insan küçük dikkatlerinin değerini takdir etmez. Küçük ihmaller birikir, ortaya koskocaman bir boşanma davası çıkar. Küçük bir dikkatsizliğin orman yangınına sebep olduğunu unutmamalıyız.
6- Bir eve girmeden önce ayakkabılarınızı çıkarmak zorundasınızdır. Bu, günün sıkıntılarını kapının önünde bırakmak anlamına gelir. Hepimiz ayakkabılarımızı çıkarıp, eve öyle girmeliyiz. Müşterisine kötü söz söylemeyi aklından bile geçirmeyen adam, karısına ağzına geleni söyler. Ne budalalıktır. Mutlu olması için karısı ona daha çok lazımdır. Bir kadın, yüz bin müşterinin veremeyeceği mutluluğu verebilir.

Çocuk Nasıl Ömür Boyu Sakat Bırakılır
Pek çok yetişkin evlat sorumsuzluk, uyuşturucu veya alkol kullanımı, denetimsiz harcama veya modern "yerimi bulamadım" sendromu nedeniyle sürekli mali çıkmazlara girmektedir. Ana babalar da "bu sefer daha iyisini yapacak" diye düşünerek bu başarısızlık ve sorumsuzluk yolunu finananse etmeye devam eder. Gerçekte; onların bağımsızlık elde etmelerine engel olarak, çocuklarını ömür boyu sakat bırakmaktadırlar. Maddi yönden kendi başına ayakta duramayan bir yetişkin, hala çocuktur. Yetişkin olabilmek için, kendi olanaklarınızla yaşayabilmeli ve kendi başarısızlıklarınızın bedelini kendiniz ödeyebilmelisiniz.

Evliliğin Yürümesi İçin
Evliliğin yürümesi için eşin, içinde yetişmiş olduğu ailesiyle bağlarını gevşetmesi ve evlilikle oluşturmakta olduğu yeni ailesiyle yenilerini inşaa etmesi gerekir. Bu eşlerin eski aileleriyle ilişkileri olmaması gerektiği anlamına gelmez. Ancak, içinde yetiştikleri ailelere karşı açık sınırlar oluşturmaları gerekir. Pek çok evlilik, eşlerden birisinin içinde yetişmiş olduğu aile ile arasında belirgin sınırlar oluşturamaması ve eşinin ve çocuklarının, arta kalanlarla yetinmek zorunda kalmaları nedeniyle başarısızlığa uğramaktadır.

Özge Selçuk Bozkurt Makaleleri
"Okula Başlıyorum" konulu yazılarıma ve ipuçlarına devam ediyorum: (instagram: @cocugumlaevdeyim) Çocuğunuza okulun ilk günlerindeki yaklaşımlarınız önemlidir. Okulun ilk günlerinde "Okulu sevdin" mi diye sorduğunuzda, çocuğun 2 tane seçeneği vardır: "evet sevdim" veya "hayır sevmedim." Oysa ki "okulda en çok neyi sevdin diye sorarsanız, okulda sevdiği şeylere odaklanacak ve onlar arasında bir seçim yapmayı düşünecektir. Genel olgu ise şudur "okul, sevilecek bir yerdir"... İşte tüm bu becerileri kazanan çocuk artık okula başlayabilir düzeydedir. Tuvalet alışkanlığı kazanmış, kendi yemeğini yiyebilen bir dönemde olması, onu yetişkinlere daha az bağımlı yapmaktadır. İşe başlamak zorunda olan anneler için zorunlu tercih kreş olacaksa, yaşları henüz küçük olduğu için, öğretmenlerin kolaylıkla kontrol edebilmesi açısından öğretmen başına düşecek çocuk sayısı az olan okullar tercih edilmelidir.

Psk.Dr. Yaşar Kuru
• Sevgili anneler, kıymetli babalar: • Siz, siz olun; - “Sonradan” okuduğunuz ve öğrendiğiniz, - Doğru ve pedagojik bilgilere bakarak, - “Önceden” yaptığınız hatalarınızı ve yanlışlarınızı hatırlayarak; - “Geriye dönük” olarak kendinizi, - Sakın ola ki “Suç” lamayınız. • Şunu yapabilirsiniz: - Gerçekleri öğrendiğinizden itibaren içinde bulunduğunuz zamanı; - “Milattan Sonra” olarak nitelendirin. • Kusurlarınızla ve kabahatlerinizle geçen “önceki” zamanı ise; - “Milattan Önceydi” şeklinde hatırlamalısınız. • Zira; - Her doğru ve her gerçek, kendi başına bir “Milat” tır. • Diğer taraftan: - Şu andaki yeryüzü coğrafyası üzerinde; - Çocuk terbiyesi hakkında, - Çocuk yetiştirme konusunda, - “Suç” lu ilan edilecek tek bir anne ve tek bir baba yoktur. • Anneler ve babalar; - Hangi ırktan, - Hangi inançtan, - Hangi kültürden olurlarsa olsunlar; - Çocuklarını terbiye etmek için gösterdikleri, - Yanlış olan hiçbir çaba ve hiçbir gayret için “suç” lanamazlar. • Çünkü; - “Kasten ve bilerek” yanlış yapılan işler, direkt olarak “suç” kapsamındadır. - Bunun dışında kalanlar ise, kusurdur, hatadır ve kabahattir. - Oysa, hiçbir anne ve baba; - Çocuğuna karşı kasten ve bilerek kötü davranmaz ve yanlış yapmaz. • İşte bu yüzdendir ki; - Geçmişe dönük hatalarınız ve kusurlarınız için, - Kendinizi “suç”lamayınız ve “demoralize” olmayınız. - Zira sizin; - Çocuklarınızı yetiştirme konusunda, oldukça yüksek “morale” ihtiyacınız olacaktır. • Ayrıca; - Ölümden başka “her” sorunun çözümü olduğu gibi, - Çocuk terbiyesi ve ruh sağlığı yerinde çocuk yetiştirme konusunda “elbette” çare vardır.

Meleklere Dokunmak
Merhaba Bu resim, hayatımı değiştiren bir resim. Kromozomların resmi… 1992 yılında kızıma Down Sendromu tanısı konulduğunda ne yapacağımı bilememiş ve deliler gibi araştırmaya çabalamıştım. O zamanlar yeterli bilgiye, kaynağa sahip olmadığım için oldukça zorlandım kızımı büyütürken. Yıllar içinde önümüze çıkan zorlukları bir bir aşarken, Meleğimle birlikte ben de büyüdüm. Oysa öyle genç de değildim. Sizlere bu köşeden “merhaba” derken yıllar öncesine geri dönüş yapıyor ve 1991 yılına dönüyorum. Ağustos son sıcaklığını sunarken bizlere, ikizlerime hamile kaldığımı öğrenmiştim. İşte o zamanlardan bu günlere uzanan yolculuğumuzu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu paylaşımlar bazen öykü kıvamında olacak, bazen soru-cevaplar şeklinde. Bazen uzmanlarımız katkılar sağlayacaklar, bazen de bizzat melek anneleri. Eğer zihinsel engelli bebeği olan annelere bir nebze katkımız olabilirse bundan bahtiyar oluruz. “Anne Baba Okulu” zihinsel engellilere ulaşabileceğimiz, onların gerek sorunlarını, gerekse başarılarını paylaşabileceğimiz bir platform olarak bizlere bu hizmeti sağladığı için kendilerine teşekkürü bir borç bilirim.

Psk.Dan. Yaser Mert
Bir çocuğun dünyaya geldikten sonra kişiliğine etki eden kalıtım dışında en temel öğe anne ve babalardır. Anne babaların çocukla kurmuş oldukları ilişkinin çeşidi ve boyutu çocuğun kendine güven duymasından, çevre ile rahat iletişim kurmasına, zeka gelişiminden, duygusal özelliklerine kadar bir çok karakter özelliğini etkilemektedir. Anne ve babanın çocuk yetiştirmede farklı etkileri olmakla birlikte aynı tutum ve davranışları sergilemeleri çocuğun doğru yanlış davranışları öğrenmesinde ve ayrım yapmasında ana etkendir. Anne baba arasındaki iletişiminin kopuk olması, çocuklarda travma yaratacak psikolojik etkilere sebep olabilmektedir. Özellikle çocuklar karşısında davranışlarını kontrol edemeyen, otorite olarak her yaptığını normal gören ve ilişkide saygı kavramını ortadan kaldıran ebeveynlerin aile içinde mutlu olmaları ve mutlu çocuk yetiştirmeleri beklenemez.

Geliştirici Oyun Örnekleri
Benim çocuk büyüyünce, bilgisayara da merak salınca, yaşına göre geliştirici olmasını tercih ettiğimiz oyunlar, uygulamalar oynasın istedik. Ancak zamanla farkettik ki çocuk oyunlarında (5 yaş altı kategorisinde) istedigimiz şekilde oyun bulmak zor ve bulabildiğimiz nadir oyunlar da Türkçe değil. Çocuk zamanla "siyah araba" yerine "black car" gibi şeyler demeye başladı. Bu sorunu ortadan kaldırmak için bari istediğimiz oyunu kendimiz yapalım dedik. Eşimle birlikte amatörce oyunlar yaptık. Oyunlarımız ÜCRETSIZ ve indirmesi çok kolay, aşağıdaki linklerden hemen indirebilirsiniz. Eşim bilgisayar mühendisi olduğu için programlarını yazdı ben de çizimleri ve seslendirmeleri yaptım. Oyunları bir inceleyip uygun bulduysanız paylaşabilirsiniz... Bizim gibi çocuğunun doğru Türkçe konuşmasına önem veren ve okul öncesi çocuklara uygun oyun arayan veliler olabilir... Başta tüm anneler olmak üzere herkese sevgiler...

YENİLMESİNLER HAYATA
Çocuklarımızın cesur olup, zorluklara göğüs germesini öğrenmelerini mi istiyoruz, yoksa hayatta karşılaştıkları her güçlükte bizlerin yanına koşmalarını mı bekliyoruz? Sanıyorum ilk seçenek. Neden mi? Daha doğduğu andan itibaren onu el bebek gül bebek büyütüyoruz. Her ağladığında yanı başında oluveriyoruz. Her istediğini anında gerçekleştiriyoruz. Sabretmesini öğrenemiyor. Hayattaki ilk adımlarını atmaya çalışırken, hemen arkasında biz oluyoruz. ”Aman düşmesin, aman bir şey olmasın” diye hep bir elimiz arkasında oluyor. Yürüdüğü yerleri yastıklarla çevreliyoruz. Düşmenin ne demek olduğunu ve her düştüğünde kendi başına kalkması gerektiğini öğrenemiyor. O kula başladığında bir türlü ayrılamıyoruz yanından. Her şeyini kontrol ediyoruz. Arkadaşlarıyla kavga ediyor belki,ertesi gün okula gidip sorunu biz hallediyoruz. Sorunlarını tek başına halletmesi gerektiğini öğrenemiyor. Üniversite yılları geliyor. Hangi mesleği seçeceğine biz karar veriyoruz. Tek başına karar almasına fırsat vermiyoruz. Karar almanın ve bunun sorumluluğunu taşımanın ne demek olduğunu öğrenemiyor. Bunların hiçbirini öğrenememişken biz ondan hep güçlü olmasını bekliyoruz ve ona sürekli telkinler veriyoruz. Peki ama çocuk öğrenemediği bir şeyi nasıl yapabilir? Hayatının hiçbir anında tek başına bir karar almasına fırsat vermediğimiz bir çocuktan, hayatı için çok önemli bir seçimi yapmasını nasıl bekleyebiliriz? Ya da ona sabrı öğretmediğimiz halde bir olay karşısında sabırlı olmasını nasıl isteyebiliriz? Her düştüğünde elinden biz tutup kaldırdıysak, belli bir zamandan sonra ona “Artık biz yokuz, sen tek başına devam etmelisin” nasıl diyebiliriz? Nasıl yapabiliriz bunları? Soruyorum size. Hayatta her söylediğimiz, her yaptığımız davranış bir makine gibi kaydediliyor çocuklarımızın beyinlerine. Ve günü geldiğinde söylediklerimizle yaptıklarımız çelişiyorsa şayet, zihinlerinde yanlış bir anne-baba profili çiziliyor işte o zaman. İster misiniz bunu değerli anne-babalar? İstemezsiniz biliyorum. O halde vakt-i zamanında söylediklerimizle bugün yaptıklarımız çelişmemeli. Eğer çocuğumuza sabrın ne demek olduğunu öğretmemişsek ondan sabır bekleyemeyiz. Ya da onun tek başına mücadele etmesine hiç fırsat vermemişsek, ondan güçlü olmasını isteyemeyiz. O halde; Bırakın çocuklarınız düşsün. O tek başına kalkabilir merak etmeyin. Bırakın çocuklarınız sorunlarını tek başına çözsün. Siz ona güvenin verin yeter. Bırakın çocuklarınız kararlarını tek başına versin. Getirdiği sonuç kötü olsa da üzülmeyin. Hayatta her şey her zaman iyi sonuçlanmayabilir. Demek istiyorum ki; çocuklarınızın üstündeki koruyucu kalkanını çıkarın artık. Onları hayatın gerçekleri ile yüzleştirin. Acının, mutsuzluğun ve daha başka olumsuzlukların ne demek olduğunu bilsinler. Bilsinler ki bazı şeyleri öğrenmeleri için geç olmasın. Bilsinler ki, yenilmesinler hayata…

Eğitimde Çok Önemli İki İlke
Hepimiz, olduğumuz gibi kabul edilmeye açlık duyarız. Bize daima kusurlarımızı söyleyen insanlar bizi utanç ve suçluluk duygusu ile felç ederler. Bizi kabul eden insanlar ise, kendimizi iyi hissetmemize, rahatlamamıza ve yolumuzu bulmamıza yardımcı olurlar. 2-Onay Bir insanda her zaman onaylayacağınız ve her zaman onaylamayacağınız bazı şeyler bulabilirsiniz. Bu ne aradığınıza bağlıdır. Olumlu kişilikler onaylayacakları bir şey bulup çıkararak içimizdeki iyiyi ortaya koyar. Olumsuz kişilikler içimizdeki en kötü yanları bulup çıkarır, zira hep kusurlu yanlarımızı ararlar. Eğitimde esas amaç ise yanlışların yakalanması olmayıp, doğruların yakalanmasıdır.

Sevgi Toplumu
Çevremizdeki insanların sadece iyi tarafına odaklanmak. Aşk, her şeydeki iyiyi ve güzeli görebilmektir. Şems Sevgi bulmadığın yere sevgi koy; o zaman sevgiyi bulursun (Ohn of the Crars). Mutsuzluğun kaynağı başkalarının bizden esirgediği sevgi değil, bizim onlardan esirgediğimiz sevgidir. (Williamson) Kırmamak iş değil, iş kırılmamakta. Kalbimizde duyduğumuz kırıklık, sizin değil egonun kırıklığıdır. Kibriya ÜLGÜN Bizi kızdıran insanları onlar gibi davranarak değil, ancak sevgi ve bağışlayıcılıkla değiştirebiliriz. Bir gülümseme; sevginin anahtarıdır. Yargılamaktan vazgeçmek. Yargılamaktan vazgeçmek, bir davranışı doğru kabul etmek demek değildir, sadece insanları değiştiremeyeceğimizi anlamaktır. Gariptir başkalarını oldukları gibi kabul edenler, başkalarının davranışlarını iyi yönde değiştirmede en başarılı olanlardır. Haklı olduğumuzu kanıtlamaya çalışmaktan kurtulmak. İnsanlardan beklentiden kurtulmak. Seven insan beklenti içinde değildir, teşekkür bile beklemez, yargılamaz, eleştirmez, kızmaz, suçlamaz, kıskanmaz vs… Matematik Korkusunu Yenmek
Dünyada pek çok kişi matematiği başaramayacağını düşünerek kaygılanmakta ve matematiğe karşı olumsuz tutum geliştirmektedir. Daha da kötüsü; kendilerinin matematiği öğrenecek kadar zeki olmadıkları kanaatine varmaktadırlar. Bazen de bu korkuyu sadece kendilerinin yaşadıklarını düşünürler. Gerçekte, akademisyenler ve matematikçiler de bu korkuyu yaşayabilmektedir. Matematik bir amaç olmayıp araçtır, yani matematik insan için vardır. İnsan matematik için değil. Matematik öğrencileri mutlu etmek yerine mutsuz ediyorsa, düşünmeden kaçışı körüklüyorsa, matematik korkusu toplumlarda bir hastalık konumuna gelmişse, bir yerlerde yanlış yapıldığı anlaşılmaktadır.

Çocuğunuzun psikopat olmasını istemiyorsanız
Çocuğunuza daha fazla zaman ayırın. Paylaşımcı oyunları seçin. Mümkün olduğunca bahçede - sokakta arkadaşları ile oynamalarına izin verin. Çocuğunuz ders çalışırken veya uyku saatlerinde cep telefonu sizde dursun. Çocuğunuza kızmayın ve bunların nedenini ve niçin’lerini anlatın, gerekirse öğretmenlerinden yardım alın.

Allah korkusu terbiye aracı olarak kullanılmalı mıdır?
Çocuklara, Allah’ın korkutucu olduğunu telkin etmek çok yanlış sonuçlar doğurur. Bazı aileler, Allah korkusunu yanlış bir şekilde terbiye aracı olarak kullanmakta ve bu korkuyu “Annesinin sözünü dinlemeyeni Allah taş yapar!”, “Yemeğini yemeyeni cehennemde yakar!”, “Yalan söyleyenin dilini keser!” gibi cümlelerle çocuğun kafasına sokmaya çalışmaktadır. Bunun sonucunda yanlış bir Allah tasavvuru oluşmakla kalmaz, aynı zamanda bu çocuğun ruh sağlığı da bozulur. Kısaca, çocuğun Allah korkusu yerine Allah sevgisiyle yetişmesi gerekmektedir. Çocuk, Allah’ın seven, koruyan, hoş gören, affeden, cezadan çok ödüllendiren bir varlık olduğunu öğrenmelidir.

Aile toplantıları için kılavuz
Toplantılarda yazıcı bulunmalıdır. Toplantıların verimli olması için toplantı belli süre içersinde olmalı ve bu süre etkili kullanılmalıdır. Gündem dışına çıkılmamalıdır. Toplantılar yakınma saatine dönüştürülmemelidir. Evde yapılması gereken işlerin listesi yapılmalı ve bu listeye göre görev dağılımı yapılmalıdır. Toplantıda alınan kararlara uyulmalıdır. Toplantıda alınan kararlarla ilgili bir şikayet hafta içinde değiştirilmemelidir, kararlar sadece aile toplantısında değiştirilebilir. Beyin fırtınası yapılmalıdır. Beyin fırtınası yapılırken de görüşleri hemen reddetmemek gerekmektedir. Çünkü bu durumda üyeler görüşlerini söylemekten çekinirler. Üyeleri tüm görüşleri alındıktan sonra hep beraber görüşlerin kabul veya reddine karar verilmelidir. Çocukların katıldığı toplantılar kısa ve basit konuların görüşüldüğü yer olmalıdır.

BÜTÜN ANNE BABALARIN VE ÖĞRETMENLERİN OKUMASI GEREKEN BİR HİKAYE
Bir gün seminere başlamadan önce güler yüzlü birisi geldi, Hocam elinizi öpmek istiyorum, dedi. Aramızda şöyle bir konuşma geçti: - Hocam, üç yıl önce sizin bir seminerinize katıldım. Hayatım değişti. O seminerden sonra daha mutlu bir ailem var ve size teşekkür etmek istiyorum; - Ne oldu? - Üç yıl önce bir seminerde bizimle beraberdiniz. O seminerin bitişine doğru dediniz ki, "Bir insanın ana vatanı çocukluğudur. Çocukluğunu doya doya yaşayamamış bir insanın mutlu olması çok zordur. Bir annenin, bir babanın en önemli görevi, çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına olanaklar yaratmaktır. Hatta daha da ilerisi için söylediniz; dediniz ki, "Bir ulusun en önemli görevi çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına olanaklar yaratmaktır. "Sizi duyduğum zaman kendi kendime düşündüm: Ben bir baba olarak çocuğumun çocukluğunu doya doya yaşamasına fırsatlar yaratıyor muyum? Ben ne yapıyorum, diye düşündüm. Benim yaptığım sanırım birçok babanın yaptığının aynısıydı. Dokuz yaşındaki oğlum ben işten eve gelince beni görmemeye, benden kaçmaya çalışıyordu. Neden kaçmaya çalışıyordu, biliyor musunuz, Hocam? - Hayır, neden? - Çünkü onu görünce hemen şunu soruyordum. "Oğlum bugün ödevini yaptın mı?" Tuhaf tuhaf bakıyor, gözünü kaçırıyor, daha da sıkıştırınca, hayır anlamına gelen, "cık" sesini çıkarıyordu. Kızıyordum, söyleniyordum, "Niye yapmıyorsun ödevini!" diyordum. Aramızda sürekli tartışmalar, sürtüşmeler oluşuyordu. Tabii bunun sonucunda bütün aile huzursuz oluyordu. Ben sizin seminerinizden çıktıktan sonra düşünmeye başladım. "Ben ne biçim babayım," diye kendime sordum. Seminer için geldiğim İstanbul'dan Kayseri'ye gidinceye kadar düşündüm; otobüste bütün gece düşündüm ve sonra kendi kendime dedim ki, eşimle konuşayım, biz birlikte bir karar alalım. Diyelim ki bu çocuk isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama doya doya çocukluğunu yaşasın. - Radikal bir karar! - Evet, ama bu karar çok iyi geldi, Hocam. Gerginliğim, üzüntüm gitti, içim rahat etti. Ben eve gelince eşime dedim ki, hadi gel otur, konuşalım. Seminerde anlatılanları aktardım, böyle böyle böyle diye izah ettim ona ve en nihayet dedim ki, ya benim gönlümden ne geçiyor sana söyleyeyim. Bizim oğlumuz var ya bizim oğlumuz, o isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama çocukluğunu yaşasın! Şimdiye kadar onun çocukluğunu yaşamasıyla ile ilgili pek bir çaba göstermedik, bir bilinç göstermedik, oluruna bıraktık. Gel şimdi değiştirelim bunu. - Karım hayretle bana baktı ve dedi ki, "Bu ne biçim seminer be! Kim bu adam? Öyle şey mi olur; yok bizim ki çocukluğunu yaşayacakmış! Bizim çocuk çocukluğunu yaşarken öbürküler sınıflarını geçecek ilerleyecek! Öyle şey olmaz." - Fakat hocam ben pes etmedim, mücadeleye devam ettim. Her gün, her akşam gece yarılarına kadar karımla konuştum. Üç gecenin sonunda bana, peki ne halin varsa gör, dedi. - Pes etti, yani. Peki, sen ne yaptın? - İşte onu dediği günün sabahı eşofmanımı, ayakkabımı şöyle kapının yanına bıraktım işe gittim; işten dönünce oğlumun gözüne baktım ve dedim ki, oğlum bugün doya doya oynadın mı? Bana hayretle baktı ve "Hayır!" anlamına gelen "cıkk" dedi. O zaman, hadi gel beraber aşağıya ineceğiz, oynayacağız, dedim. Eşofmanımı giydim, ayakkabımı giydim, onunla beraber sokağa çıktık. Pencereden arkadaşları bakıyorlarmış, onlar da sokağa çıktılar; birlikte sokakta oyun oynadık. Akşam saat altıdan sekiz buçuğa kadar sokaktaydık. Çok mutluyduk ve o günden sonra işten dönünce her gün onunla oynamaya başladım. Her gün, her gün, her gün oynadım. Yedi gün sekiz gün sonraydı galiba, bir gün banyodan çıkarken onu kuruluyorum havluyla, kolumu tuttu, bana döndü ve dedi ki, baba ya, ben seni çok seviyorum. Hocam nefesim durdu, gözüm yaşardı, konuşamadım. Çünkü farkına vardım ki, şimdiye kadar sevdiğini hiç söylememişti. Düşündüm, şimdiye kadar hiç söylemediğinin farkında değildim; belki ömür boyu söylemeyecekti." Ne büyük tehlike!" diye düşündüm. Ömür boyu onun bana bu cümleyi söylemediğinin farkında olmayacaktım. - Demek farkına vardın, seni kutlarım. Senin farkına vardığın bu durum birçok anne ve babanın farkında olmadığı gizil, örtük ama önemli bir tehlike! - İçimde bir şükür duygusu, havluyla çocuğumu kuruladım ve giydirdim ve artık her gün oyun oynamaya devam ettik. Zaman geçti, iki hafta sonra okul, öğretmen veli buluşması için okula davet etti. Daha önceki veli buluşmalarında öğretmen, "Sizin oğlunuz akıllı bir çocuk, ama ödevleri kargacık burgacık yazıyor, dikkat etmiyor. Sınıfta arkadaşlarını rahatsız ediyor, onları itiyor kakıyor, lütfen onunla konuşun. Ödevlerine ilgi gösterin, sınıfta arkadaşlarını rahatsız etmesin. Ödevlerini doğru dürüst yapsın," demişti. O nedenle öğretmen buluşmasına gitmekten çekiniyordum. Bu davet gelince ben eşime dedim ki, hadi okuldaki buluşmaya beraber gidelim! Yok, dedi, sen tek başına gideceksin, ben gelmeyeceğim. - Eşiniz gelmek istemedi! - Hayır istemedi. Ya beraber gidelim, diye ısrar ettim hayır hayır sen yalnız gideceksin dedi. Ben yalnız gittim ve diğer veliler geldikçe sıra bende olduğu halde sıranın arkasına geçtim, sıranın arkasına geçtim ki başka kimse olmadan öğretmenle konuşayım, diye. Mahcup olacağımı düşünüyordum. Her şeyin daha kötüye gittiğini düşünüyordum. En nihayet bütün veliler öğretmenle konuşmalarını bitirip gittiler. Sıra bende! Öğretmenin karşısına geçtim, bana baktı gülümsedi, siz ne yaptınız bu çocuğa, dedi. Hiç cevap vermedim, önüme baktım. Lütfen söyleyin ne yaptınız bu çocuğa, dedi. "Çok mu kötü hocam?" diye sordum. Gülümsedi, hayır, kötü değil, dedi. "Artık sınıfta arkadaşlarını hiç rahatsız etmiyor, ödevleri iyileşti, tam istediğim öğrenci oldu. Ne yaptınız bu çocuğa siz?" - Herhalde bir baba olarak çok mutlu oldunuz? - Hocam biliyor musunuz öğretmenin karşısında ağlamaya başladım. İnanamıyordum kulağıma, içimden, vay evladım, biz sana ne yaptık şimdiye kadar, duygusu vardı. Eve geldim, karım yüzüme baktı, gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı. "O kadar mı kötü?" diye sordu. Ona da cevap veremedim Hocam, ona da cevap veremedim! Ağladım. Daha sonra anlattım. Hocam onun için sizin elinizi öpmek istedim, teşekkür ediyorum.Benim oğlumun ve onun küçüğü kızımın hayatını kurtardınız. Ailemin mutluluğu kurtuldu. Hakikaten bir insanın anavatanı çocukluğuymuş. Anavatanı mutlu olan bir çocuk çalışmasını, okulunu her şeyini bütün gücüyle yapar ve orada başarılı olurmuş. "Gel seni yeniden kucaklayayım!" dedim. Kucaklaştık. "Çocuklar Gülsün diye!" yaşayalım. Çünkü insanın anavatanı çocukluğudur. Çocuklar gülerek, oynayarak büyürse, sonunda büyükler güler. Büyükler mutlu olup gülümseyince tüm ülke, tüm insanlık güler. Çocukların gülmesine hizmet veren herkese selam olsun!

Nasıl Bir Ebeveynsin
Lütfen aşağıdaki soruları kendinize sorun ve samimiyetle cevaplandırın. Cevaplar size gerçeği getirecek. 1- Bu hafta çocuklarım ne öğrendi diye mi daha çok düşünüyorsunuz, yoksa bu hafta tuttuğunuz takımın ne olacağını mı daha çok düşünüyorsunuz? 2- Kahvehanede oyun oynamaya mı daha çok vakit ayırıyorsunuz yoksa çocuklarınızla oyun oynamaya mı? 3- Vatan hainlerini eleştirmeye mi, yoksa vatansever bir çocuğun nasıl yetiştirilebileceğine mi odaklanıyorsunuz? 4- Televizyon dizisindeki olayların nasıl gelişeceğine mi yoksa bir çocuğun daha iyi nasıl yetiştirilip geliştirileceğine mi daha çok kafa yoruyorsunuz?

Çocuk Sevildiğini Nasıl Anlar?
Çocuklarına verebileceğin en iyi hediye sevgindir. Sevgi, temelde çocukla geçirilen zaman anlamına gelir. Ne onu oyuncağa boğmak, ne eğitim konusunda ona üstün olanaklar hazırlamak, ne de sosyal açıdan her türlü avantaj sağlamak onunla birlikte sevgi ile bütünleşerek geçirilen zamanın yerini doldurabilir. Çocuk onunla geçireceğiniz zamana bakarak, onu sevip sevmediğinizi bilecektir. Çocuk anne ve babasından yeterli ilgi ve sevgi göremezse, onların ilgisini çekmek için kimi yan yollar arar. Örneğin; yemek yemez veya gelir sizi rahatsız etmeye başlar. Baba eve gelmiş eline gazete almış tam gazete okumaya başlayacak gazetenin altından çocuk pat! pat! pat! vurmaya başlar. Ya da siz kendisiyle ilgilenmeyince gider öteki odada bir şeyleri dağıtır.

Çocuğunuzun Kitap Okuması İçin
Okuyan anne baba, en iyi modeldir. Okuma sevgisi en iyi model olarak kazandırılabilir. Neden okuması gerektiğini anlatınız. Çocuğu sürekli okuması yönünde uyarmak yerine, okuduğunda onu destekleyerek motive etmek daha doğru olur. Yatmadan önce okuyacağınız bir masal, okuma alışkanlığının kazanılmasını destekleyecektir. Ayrıca çocuğunuzla vakit de geçirmiş olursunuz ve o da kendisiyle ilgilenildiğini hisseder. Çocuklar aynı hikayeyi defalarca dinlemekten büyük bir zevk alırlar. Çocuk okuduğu kitabı başkalarına anlatma imkanı bulduğunda okuma isteği artar. Oyuncak kitaplar (üç boyutlu, sesler çıkaran vb.) çocuğa kitap olarak değil, oyuncak olarak tanıtılmalıdır. Bitirdiği kitabı, okuma alışkanlığı olmadığını bildiği bir arkadaşına vermesini öneriniz. Anne babaların ödül listesinde mutlaka kitap olmalıdır. Çocuğunuzla beraber kitabevlerine gitmeyi alışkanlık haline getiriniz. Çocukların her birinin kendilerine ait kitaplıkları olmalıdır.

Aile İçinde Söylenen Sözlerin Önemi
Aile içinde söylenen her söz, yapılan her davranış oldukça önemlidir. Çocuklar duyduğu her şeyi, söylenen her şarkıyı, günlük konuşmaları kaydederler. Daha sonra bu sesler çocuğun davranışları için temel hazırlarlar. Örneğin çocuğun yanında sürekli birilerini eleştirip suçluyorsak çocuk da başarısızlıklarında kendini sorgulayıp, eksikliklerini düzeltmek yerine suçlayacak birilerini arayacaktır.

Bebeklere ve Çocuklara Yönelik Temel İlk Yardım Bilgileri
Çocukların karşılaştığı acil durumlar hem anne baba hem de ilk müdahaleyi yapan kişiler açısından ciddi bir sıkıntı kaynağıdır. Ayrıca çocuk vücudunun özellikleri acil durumlarda yaşına uygun bir yaklaşım gerektirir. Bir başka ifadeyle 12 yaşındaki bir çocuğun hayatını kurtaracak önlemler, emzikteki bir bebek için ölümcül olabilir. Zehirlenme vakalarındaki çocuk ölümlerinin yüzde 20'sinin zehirlenme yüzünden değil, yanlış veya zamanında alınmayan önlemler sonucu meydana gelmesi de ayrıca düşündürücüdür. Bu yazımızda en sık karşılaşılan acil durumlarda alınması gereken ilk yardım önlemleri ile belli başlı püf noktaları aktarmaya çalıştık. Bebeğinizin ya da çocuğunuzun acil yardıma ihtiyaç duyduğu anlarda elinizin ayağınızın birbirine dolaşmasını önlemek amacıyla hazırladığımız bu yazımızı okumanızı öneririz. İlkyardımı yapacak kişi telaşa kapılmadan uygulamasını yapmalı daha sonra hemen en yakın sağlık kurumuna çocuğunu götürmelidir.
YANIK VE HAŞLANMALAR
Çocukluk ya da bebeklik çağının hareketli geçmesi birçok tehlikenin sebepleri arasındadır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da aileye çok önemli görevler düşmektedir. Yanık konusunda alınabilecek en iyi önlem çocuğu tehlike kaynaklarında uzak tutmaktır. * Yanıkta erken müdahale çok önemlidir. Bebeklerin ve küçük çocukların vücut yüzeylerinin yüzde 8'inden fazlasında ikinci veya üçüncü derece yanık meydana gelmesi durumunda, meydana gelen sıvı kaybı ve şiddetli ağrılar hayati tehlike taşıyan "yanık şoku"na yol açabilir. * Yanıklarda ilk yapılacak müdahale yanan yeri soğuk suya sokmaktır. * Yanık yaraları derhal soğuk suyla en az 10 ila 20 dakika süreyle soğutulmalı ve bu işleme ancak çocuk üşümeye başladığında son verilmelidir. * Mikrop bulaşmaması için yanık üzerinde kirler varsa sabunlu suyla yıkanıp, temiz bir bezle kapatılarak en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir. * Elektrik çarpması sonucu oluşan yanıklarda yapacağınız ilk şey güç kaynağını kapatmak olmalıdır. Eğer bunu yapamıyorsanız süpürge, yastık vb. metal olmayan bir nesneyle çocuğunuzu güç kaynağından uzaklaştırın. * Giysilerdeki alev derhal söndürülmelidir. Yere yatırılan çocuğunuzun üstüne bir kova su dökün veya tutuşmayacak bir paltoyu hava almayacak şekilde örtün. Elektrik yanıklarında kesinlikle su dökülmemelidir. * Deriye yapışmış elbiseleri çıkarmak için kesinlikle zorlamayın, çocuğu elbiseleriyle birlikte soğuk suya sokun. * Yanan yerlere merhem, zeytinyağı, bal, mum, salça, un, diş macunu, tuz ve benzeri maddelerden kesinlikle sürülmemelidir. * Yanık bölgesinde oluşan içi su dolu kabarcıkları kesinlikle patlatmamalısınız. * Yanık olan çocuğunuza doktora gidene kadar ve sonrasında bol bol sıvı şeyler yedirin. Yanan yerin yüksekte kalmasını sağlarsanız, o bölgeye kan az gideceğinden dolayı çocuğunuzun sancısı azalır.
Güneş Yanığı için İlk Yardım Önerileri
* Su veya siyah çayla yapılan soğuk kompres (2 litre suya 1 çay kaşığı siyah çay) * Yanığı ıslak bezle sarma * Güneş sonrası kremler (Yalnızca hafif yanıklarda) * Kabarcıkların patlatılması ve lokal antibiyotik verilmesi (Bu işlem yalnız doktor tarafından yapılmalıdır)
BURUN KANAMASI
Çocuk sıklıkla zor durdurulan bir burun kanaması geçiriyorsa ve burun kanaması başa vurulan bir darbe sonucu oluşmuşsa şunlar yapılabilir: * Çocuğunuzun başı hafif öne eğdirilerek, burun kemiğinin bittiği noktanın altından iki parmağınızla sıkın. Bu şekilde 3-4 dakika tutup kanamanın devam edip etmediğine bakın. * Burun kanamasında çocuğunuzun burnunu arkaya doğru eğmesine asla izin vermeyin. Burun arkasından akan kan, mide bulantısı ve kusmaya sebep olabilir. * Çok soğuk ıslatılmış bir bezi ya da buz torbasını burnun üzerine koyun ve tekrar burun deliklerini kapatın. Kanama durduktan 4 saat sonrasına kadar çocuğunuzun sümkürmesine asla izin vermeyin. * Kanama yarım saatte geçmediyse ve akabinde baş dönmesi ve sararma görüyorsanız, çocuğunuzu hemen bir sağlık kuruluşuna götürün.
BOĞAZA BİR ŞEY KAÇMASI
* Çocuk küçükse ayak bileklerinden tutarak baş aşağı konuma getirin. Kürek kemiklerinin arasına 3-4 kez sertçe vurarak sıvazlayın. * Daha büyük çocuklarda, çocuğun karnı dizinizin üstüne gelecek şekilde yatırın. Çocuğun belinden sırtına doğru el ayasıyla hızla vurun. Akciğerlerdeki havanın birden boğaza doğru itilmesiyle cisim çıkabilir. * Büyük çocuklarda arkadan koltuk altlarından kollarınızı geçirip, karnından elleri birleştirerek sıkılabilir. * Bu sırada çocuğun ağzını kontrol edin, Yabancı cisim görünüyorsa almaya çalışın fakat elinizle daha aşağılara itmemek için dikkatli olun. * Çocuğun sırtına asla vurmayın. Yabancı cismi daha aşağılara kaçırarak durumu iyice kötüleştirebilirsiniz. * Yukarıda uyguladığınız işlemlerden sonra yabancı cisim çıkmamışsa çocuğunuzu acilen bir sağlık kuruluşuna götürün.
BEBEKLERDE KATILMA NÖBETLERİ (NEFESSİZ KALMA)
"Bebeğim ağlarken birden bire katılıp kalıyor. Nefes alamıyor, rengi morarıyor, boğulacakmış gibi oluyor" şeklindeki yakınmaları çok sayıda anneden duyabiliriz. Bazı bebeklerin neden nefeslerini tutup morardıkları tam olarak bilinmese de, yapısal özellikler büyük önem taşır. Çok yoğun ağlayan bebekte sık soluma ile kan karbondiyoksit düzeyinin aşırı düşmesi, bu sorunu yaşamaya eğilimli bebeklerde solunumu ve kan dolaşımını düzenleyen mekanizmaları etkileyebilmekte ve bebek kısa bir süre nefes alamamaktadır.
Bu gibi durumlarda uzmanlar şunların yapılmasını öneriyor:
* Katılma anlarında sakin olun asla tepki göstermeden hızlıca aşağıdaki yöntemleri uygulayın. * Çok kuvvetli bir şekilde ağzına ve yüzüne doğru üfleyin. * Kucağınıza alıp açık havaya çıkartın. * Açık havaya çıkardığınız bebeğinizin poposunu açın ve çıplak poposuna vurun. * Ayak tabanlarını ve topuklarını çimdikleyerek bebeğinizi uyarın. * Sırtına vurun, bu anlarda bebeğinize dokunmaktan asla korkmayın. * Bu tarz durumlarla çok sık karşılaşıyorsanız vakit geçirmeden uzman bir doktora götürüp gerekli araştırmaları yapmayı ihmal etmeyin.
KULAĞA-BURNA-GÖZE YABANCI CİSİM KAÇMASI
Çocuğunuzun burnuna yabancı bir cisim kaçtığında asla elinizle çıkarmaya çalışmayın. Bu, cismi daha ileriye itmeye sebep olabilir. Birden gelişen nefes darlığı, uzun zaman devam eden koyu renkli, kokulu burun veya kulak akıntısı yabancı cismi düşündürmelidir. * Fasulye, nohut gibi su alınca şişmeyen bir cisim olduğundan eminseniz, çocuğunuzu bir havluya sarıp, sorunlu kulak üste gelecek şekilde yan yatırın. Sorunlu kulağa birkaç damla ılık su akıtın. Daha sonra başını sorunlu kulak aşağı gelecek şekilde yan çevirin. Su geri gelirken kulağa kaçan cisim de geri gelebilir. Başarılı olamazsanız derhal doktora götürün. * Kulağa canlı böcek kaçması durumunda, böceği öldürmek için dış kulak yoluna alkol, gliserin veya zeytinyağı damlatarak derhal doktora götürün. * Çocuğunuzun burnuna bir şey kaçtığını düşünüyorsanız, her seferinde burun deliklerinden birin kapatıp, sümkürmesini sağlayın. Kendisi çıkmazsa mutlaka doktora götürün. * Çocuğunuzun gözüne bir şey kaçmışsa, bol su ile gözlerini yıkayın. Su dolu temiz bir kovanın içine başını sokup, gözler açılıp kapatılarak da bu işlem yapılabilir. Kaçan cismi göz akının üzerinde görebiliyorsanız, tüylü olmayan temiz bir bezin nemli köşesiyle çıkarmaya çalışın.
ZEHİRLENMELER
"Zehirlenme" denilince genel olarak yiyecek olmayan her türlü maddenin vücuda alınması anlaşılır. Çocuklarda hayatı tehdit eden faktörler arasında zehirlenmeler önemli bir yer alır ve merak sonucu tesadüfen meydana gelir. Bu durumda ailenin yapması gereken esas şey, zehirlenmeye yol açabilecek madde veya ilaçları ortada bırakmamaktır. Zehirlenme halinde tedavi ancak hastanede olmalıdır. Aile zehirlenmeye yol açan madde ile ilgili bilgileri, ilaç ise adını ve miktarını belirtirse tedavi daha kolay bir hal alır. Bir zehirlenme durumunda; önce sakin olmak gerekir, zehirlenmenin nedenini araştırıp, zehirli maddenin kutusu, ambalajı, miktarı vb. hakkında bilgi sahibi olunmalıdır. Her zehirlenme durumunda çocuğu kusturmak hatalı olabilir. * Zehirlenme fark edilince yapılacak ilk yardım, alınan zehirli maddenin veya ilacın, mide bağırsak kanalından emiliminin önlenmesi ve vücuttan atılmasının sağlanmasıdır. * Her türlü ilaç zehirlenmesinde yapılacak ilk şey, çocuğu kusturmaktır. Çocuk kusturulmak istendiğinde baş aşağı çekilir, dil köküne parmak sokturularak kusturulur. Cevap alınamazsa bolca su içirilerek kusturma denenir. * Benzin, gaz yağı, çamaşır suyu gibi maddelerin içilmesi durumunda kesinlikle kusturma yapılmaz, mide yıkanmaz. Bol miktarda su içirilir. * Solunum yolu zehirlenmelerinde, hasta hemen zehirlenme ortamından uzaklaştırılıp, temiz havaya çıkartılır. Üstündeki sıkı kıyafetler çıkartılarak, gerekirse suni solunum yapılır. Kusma aracılığıyla tedavi edici bir etki yapabilmek için çocuğun aşağıdaki süreler içinde kusmasının sağlanması gerekir: * Sert madde (tablet) alımında 1-2 saat * Sıvılarda 1 saat * Damlalı çözeltilerde yarım saat
YILAN-KENE-ARI SOKMASI
Yılan, örümcek ve akrep sokmaları küçük çocuklar için tehlikelidir. Zehirli yılan sokması halinde birkaç dakika içinde şişlik, morarma ve ağrı oluşur. * Zehirli bir hayvanın soktuğu çocuk derhal gölgede serin bir yere alınmalıdır. Fazla hareket etmesi engellenmeli çünkü bu olay zehrin kana karışmasını hızlandırır. Özellikle yılan sokmalarında hastaneye ulaştırılmadan önce ilk yarım saat içinde, ısırılan yerde diş izleri boyunca kesi yapılarak emilmeli ya da kanatılmalıdır. * Emen kişinin ağzında yara olmamalıdır. Emme işlemi için emici bir şişe kullanılmasında fayda vardır. Herhangi bir şişeyi sıcak suda ısıtıp, açık olan ucunu yaranın üstüne bastırıp, şişenin içinde soğuyan havanın etkisiyle emme basıncı oluşturulur. Çocuk hastaneye ulaştırılana kadar ısırık yerine soğuk su veya buz uygulamak, zehrin kana karışmasını engelleyecektir. * Isırılan yerin üst kısmına nabzın hissedildiği ve toplardamarların normal çalışabileceği sıklıkta geniş bir bez bağlanmalıdır. (Kesinlikle ip kullanılmamalıdır.) * Arının soktuğu yerde iğnesi kalmışsa, kanatılmadan ve iğnesi zedelenmeden çıkartılmalıdır. Arının soktuğu yere buz ya da ıslatılmış bez konur. * Kene ısırmasında, kene çekilerek çıkarılmamalıdır. Çünkü kenenin başı cilt altında kalarak alerjik reaksiyonlara veya iltihaplanmalara yol açabilir. Kenenin üzerine yanan sigara gibi bir şey tutulur ya da üzerine alkol, kolonya dökülmüş pamuk örtülerek kenenin kendiliğinden düşmesine çalışılmalıdır.
KIRIK VE BURKULMALAR
Bebeklerde ve küçük çocuklarda kemikleri henüz sertleşmediği ve esnek olduğu için kırığa daha az rastlanır. Ancak yeni yürümeyi öğrenirken veya koşarken düşüp burkulmalar meydana gelebilir. Kırık ve burkulmalarda yaralanan yerde şişme, morarma, şiddetli ağrı ve eklemi hareket ettirmede güçlük görülür. Burkulmalarda şişmeyi ve ağrı oluşmasını önlemek için buz torbası konulur ya da soğuk suyla kompres yapılır. * Çocuğunuzda kırık oluşumundan şüphe ediyorsanız, kol ve bacaklarını kımıldatmayacak şekilde destek yaparak acilen doktora götürün. * Burkulma olduğundan eminseniz, burkulan yeri en rahat edebileceği konuma getirdikten sonra ağrıyı ve şişliği azaltmak için soğuk suyla ıslatılmış bezle sarın ya da buz torbası koyun. Daha sonra bir sargı beziyle sıkıca sarın.
YANIK VE HAŞLANMALAR
Çocukluk ya da bebeklik çağının hareketli geçmesi birçok tehlikenin sebepleri arasındadır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da aileye çok önemli görevler düşmektedir. Yanık konusunda alınabilecek en iyi önlem çocuğu tehlike kaynaklarında uzak tutmaktır. * Yanıkta erken müdahale çok önemlidir. Bebeklerin ve küçük çocukların vücut yüzeylerinin yüzde 8'inden fazlasında ikinci veya üçüncü derece yanık meydana gelmesi durumunda, meydana gelen sıvı kaybı ve şiddetli ağrılar hayati tehlike taşıyan "yanık şoku"na yol açabilir. * Yanıklarda ilk yapılacak müdahale yanan yeri soğuk suya sokmaktır. * Yanık yaraları derhal soğuk suyla en az 10 ila 20 dakika süreyle soğutulmalı ve bu işleme ancak çocuk üşümeye başladığında son verilmelidir. * Mikrop bulaşmaması için yanık üzerinde kirler varsa sabunlu suyla yıkanıp, temiz bir bezle kapatılarak en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir. * Elektrik çarpması sonucu oluşan yanıklarda yapacağınız ilk şey güç kaynağını kapatmak olmalıdır. Eğer bunu yapamıyorsanız süpürge, yastık vb. metal olmayan bir nesneyle çocuğunuzu güç kaynağından uzaklaştırın. * Giysilerdeki alev derhal söndürülmelidir. Yere yatırılan çocuğunuzun üstüne bir kova su dökün veya tutuşmayacak bir paltoyu hava almayacak şekilde örtün. Elektrik yanıklarında kesinlikle su dökülmemelidir. * Deriye yapışmış elbiseleri çıkarmak için kesinlikle zorlamayın, çocuğu elbiseleriyle birlikte soğuk suya sokun. * Yanan yerlere merhem, zeytinyağı, bal, mum, salça, un, diş macunu, tuz ve benzeri maddelerden kesinlikle sürülmemelidir. * Yanık bölgesinde oluşan içi su dolu kabarcıkları kesinlikle patlatmamalısınız. * Yanık olan çocuğunuza doktora gidene kadar ve sonrasında bol bol sıvı şeyler yedirin. Yanan yerin yüksekte kalmasını sağlarsanız, o bölgeye kan az gideceğinden dolayı çocuğunuzun sancısı azalır.
Güneş Yanığı için İlk Yardım Önerileri
* Su veya siyah çayla yapılan soğuk kompres (2 litre suya 1 çay kaşığı siyah çay) * Yanığı ıslak bezle sarma * Güneş sonrası kremler (Yalnızca hafif yanıklarda) * Kabarcıkların patlatılması ve lokal antibiyotik verilmesi (Bu işlem yalnız doktor tarafından yapılmalıdır)
BURUN KANAMASI
Çocuk sıklıkla zor durdurulan bir burun kanaması geçiriyorsa ve burun kanaması başa vurulan bir darbe sonucu oluşmuşsa şunlar yapılabilir: * Çocuğunuzun başı hafif öne eğdirilerek, burun kemiğinin bittiği noktanın altından iki parmağınızla sıkın. Bu şekilde 3-4 dakika tutup kanamanın devam edip etmediğine bakın. * Burun kanamasında çocuğunuzun burnunu arkaya doğru eğmesine asla izin vermeyin. Burun arkasından akan kan, mide bulantısı ve kusmaya sebep olabilir. * Çok soğuk ıslatılmış bir bezi ya da buz torbasını burnun üzerine koyun ve tekrar burun deliklerini kapatın. Kanama durduktan 4 saat sonrasına kadar çocuğunuzun sümkürmesine asla izin vermeyin. * Kanama yarım saatte geçmediyse ve akabinde baş dönmesi ve sararma görüyorsanız, çocuğunuzu hemen bir sağlık kuruluşuna götürün.
BOĞAZA BİR ŞEY KAÇMASI
* Çocuk küçükse ayak bileklerinden tutarak baş aşağı konuma getirin. Kürek kemiklerinin arasına 3-4 kez sertçe vurarak sıvazlayın. * Daha büyük çocuklarda, çocuğun karnı dizinizin üstüne gelecek şekilde yatırın. Çocuğun belinden sırtına doğru el ayasıyla hızla vurun. Akciğerlerdeki havanın birden boğaza doğru itilmesiyle cisim çıkabilir. * Büyük çocuklarda arkadan koltuk altlarından kollarınızı geçirip, karnından elleri birleştirerek sıkılabilir. * Bu sırada çocuğun ağzını kontrol edin, Yabancı cisim görünüyorsa almaya çalışın fakat elinizle daha aşağılara itmemek için dikkatli olun. * Çocuğun sırtına asla vurmayın. Yabancı cismi daha aşağılara kaçırarak durumu iyice kötüleştirebilirsiniz. * Yukarıda uyguladığınız işlemlerden sonra yabancı cisim çıkmamışsa çocuğunuzu acilen bir sağlık kuruluşuna götürün.
BEBEKLERDE KATILMA NÖBETLERİ (NEFESSİZ KALMA)
"Bebeğim ağlarken birden bire katılıp kalıyor. Nefes alamıyor, rengi morarıyor, boğulacakmış gibi oluyor" şeklindeki yakınmaları çok sayıda anneden duyabiliriz. Bazı bebeklerin neden nefeslerini tutup morardıkları tam olarak bilinmese de, yapısal özellikler büyük önem taşır. Çok yoğun ağlayan bebekte sık soluma ile kan karbondiyoksit düzeyinin aşırı düşmesi, bu sorunu yaşamaya eğilimli bebeklerde solunumu ve kan dolaşımını düzenleyen mekanizmaları etkileyebilmekte ve bebek kısa bir süre nefes alamamaktadır.
Bu gibi durumlarda uzmanlar şunların yapılmasını öneriyor:
* Katılma anlarında sakin olun asla tepki göstermeden hızlıca aşağıdaki yöntemleri uygulayın. * Çok kuvvetli bir şekilde ağzına ve yüzüne doğru üfleyin. * Kucağınıza alıp açık havaya çıkartın. * Açık havaya çıkardığınız bebeğinizin poposunu açın ve çıplak poposuna vurun. * Ayak tabanlarını ve topuklarını çimdikleyerek bebeğinizi uyarın. * Sırtına vurun, bu anlarda bebeğinize dokunmaktan asla korkmayın. * Bu tarz durumlarla çok sık karşılaşıyorsanız vakit geçirmeden uzman bir doktora götürüp gerekli araştırmaları yapmayı ihmal etmeyin.
KULAĞA-BURNA-GÖZE YABANCI CİSİM KAÇMASI
Çocuğunuzun burnuna yabancı bir cisim kaçtığında asla elinizle çıkarmaya çalışmayın. Bu, cismi daha ileriye itmeye sebep olabilir. Birden gelişen nefes darlığı, uzun zaman devam eden koyu renkli, kokulu burun veya kulak akıntısı yabancı cismi düşündürmelidir. * Fasulye, nohut gibi su alınca şişmeyen bir cisim olduğundan eminseniz, çocuğunuzu bir havluya sarıp, sorunlu kulak üste gelecek şekilde yan yatırın. Sorunlu kulağa birkaç damla ılık su akıtın. Daha sonra başını sorunlu kulak aşağı gelecek şekilde yan çevirin. Su geri gelirken kulağa kaçan cisim de geri gelebilir. Başarılı olamazsanız derhal doktora götürün. * Kulağa canlı böcek kaçması durumunda, böceği öldürmek için dış kulak yoluna alkol, gliserin veya zeytinyağı damlatarak derhal doktora götürün. * Çocuğunuzun burnuna bir şey kaçtığını düşünüyorsanız, her seferinde burun deliklerinden birin kapatıp, sümkürmesini sağlayın. Kendisi çıkmazsa mutlaka doktora götürün. * Çocuğunuzun gözüne bir şey kaçmışsa, bol su ile gözlerini yıkayın. Su dolu temiz bir kovanın içine başını sokup, gözler açılıp kapatılarak da bu işlem yapılabilir. Kaçan cismi göz akının üzerinde görebiliyorsanız, tüylü olmayan temiz bir bezin nemli köşesiyle çıkarmaya çalışın.
ZEHİRLENMELER
"Zehirlenme" denilince genel olarak yiyecek olmayan her türlü maddenin vücuda alınması anlaşılır. Çocuklarda hayatı tehdit eden faktörler arasında zehirlenmeler önemli bir yer alır ve merak sonucu tesadüfen meydana gelir. Bu durumda ailenin yapması gereken esas şey, zehirlenmeye yol açabilecek madde veya ilaçları ortada bırakmamaktır. Zehirlenme halinde tedavi ancak hastanede olmalıdır. Aile zehirlenmeye yol açan madde ile ilgili bilgileri, ilaç ise adını ve miktarını belirtirse tedavi daha kolay bir hal alır. Bir zehirlenme durumunda; önce sakin olmak gerekir, zehirlenmenin nedenini araştırıp, zehirli maddenin kutusu, ambalajı, miktarı vb. hakkında bilgi sahibi olunmalıdır. Her zehirlenme durumunda çocuğu kusturmak hatalı olabilir. * Zehirlenme fark edilince yapılacak ilk yardım, alınan zehirli maddenin veya ilacın, mide bağırsak kanalından emiliminin önlenmesi ve vücuttan atılmasının sağlanmasıdır. * Her türlü ilaç zehirlenmesinde yapılacak ilk şey, çocuğu kusturmaktır. Çocuk kusturulmak istendiğinde baş aşağı çekilir, dil köküne parmak sokturularak kusturulur. Cevap alınamazsa bolca su içirilerek kusturma denenir. * Benzin, gaz yağı, çamaşır suyu gibi maddelerin içilmesi durumunda kesinlikle kusturma yapılmaz, mide yıkanmaz. Bol miktarda su içirilir. * Solunum yolu zehirlenmelerinde, hasta hemen zehirlenme ortamından uzaklaştırılıp, temiz havaya çıkartılır. Üstündeki sıkı kıyafetler çıkartılarak, gerekirse suni solunum yapılır. Kusma aracılığıyla tedavi edici bir etki yapabilmek için çocuğun aşağıdaki süreler içinde kusmasının sağlanması gerekir: * Sert madde (tablet) alımında 1-2 saat * Sıvılarda 1 saat * Damlalı çözeltilerde yarım saat
YILAN-KENE-ARI SOKMASI
Yılan, örümcek ve akrep sokmaları küçük çocuklar için tehlikelidir. Zehirli yılan sokması halinde birkaç dakika içinde şişlik, morarma ve ağrı oluşur. * Zehirli bir hayvanın soktuğu çocuk derhal gölgede serin bir yere alınmalıdır. Fazla hareket etmesi engellenmeli çünkü bu olay zehrin kana karışmasını hızlandırır. Özellikle yılan sokmalarında hastaneye ulaştırılmadan önce ilk yarım saat içinde, ısırılan yerde diş izleri boyunca kesi yapılarak emilmeli ya da kanatılmalıdır. * Emen kişinin ağzında yara olmamalıdır. Emme işlemi için emici bir şişe kullanılmasında fayda vardır. Herhangi bir şişeyi sıcak suda ısıtıp, açık olan ucunu yaranın üstüne bastırıp, şişenin içinde soğuyan havanın etkisiyle emme basıncı oluşturulur. Çocuk hastaneye ulaştırılana kadar ısırık yerine soğuk su veya buz uygulamak, zehrin kana karışmasını engelleyecektir. * Isırılan yerin üst kısmına nabzın hissedildiği ve toplardamarların normal çalışabileceği sıklıkta geniş bir bez bağlanmalıdır. (Kesinlikle ip kullanılmamalıdır.) * Arının soktuğu yerde iğnesi kalmışsa, kanatılmadan ve iğnesi zedelenmeden çıkartılmalıdır. Arının soktuğu yere buz ya da ıslatılmış bez konur. * Kene ısırmasında, kene çekilerek çıkarılmamalıdır. Çünkü kenenin başı cilt altında kalarak alerjik reaksiyonlara veya iltihaplanmalara yol açabilir. Kenenin üzerine yanan sigara gibi bir şey tutulur ya da üzerine alkol, kolonya dökülmüş pamuk örtülerek kenenin kendiliğinden düşmesine çalışılmalıdır.
KIRIK VE BURKULMALAR
Bebeklerde ve küçük çocuklarda kemikleri henüz sertleşmediği ve esnek olduğu için kırığa daha az rastlanır. Ancak yeni yürümeyi öğrenirken veya koşarken düşüp burkulmalar meydana gelebilir. Kırık ve burkulmalarda yaralanan yerde şişme, morarma, şiddetli ağrı ve eklemi hareket ettirmede güçlük görülür. Burkulmalarda şişmeyi ve ağrı oluşmasını önlemek için buz torbası konulur ya da soğuk suyla kompres yapılır. * Çocuğunuzda kırık oluşumundan şüphe ediyorsanız, kol ve bacaklarını kımıldatmayacak şekilde destek yaparak acilen doktora götürün. * Burkulma olduğundan eminseniz, burkulan yeri en rahat edebileceği konuma getirdikten sonra ağrıyı ve şişliği azaltmak için soğuk suyla ıslatılmış bezle sarın ya da buz torbası koyun. Daha sonra bir sargı beziyle sıkıca sarın.
YANIK VE HAŞLANMALAR
Çocukluk ya da bebeklik çağının hareketli geçmesi birçok tehlikenin sebepleri arasındadır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da aileye çok önemli görevler düşmektedir. Yanık konusunda alınabilecek en iyi önlem çocuğu tehlike kaynaklarında uzak tutmaktır. * Yanıkta erken müdahale çok önemlidir. Bebeklerin ve küçük çocukların vücut yüzeylerinin yüzde 8'inden fazlasında ikinci veya üçüncü derece yanık meydana gelmesi durumunda, meydana gelen sıvı kaybı ve şiddetli ağrılar hayati tehlike taşıyan "yanık şoku"na yol açabilir. * Yanıklarda ilk yapılacak müdahale yanan yeri soğuk suya sokmaktır. * Yanık yaraları derhal soğuk suyla en az 10 ila 20 dakika süreyle soğutulmalı ve bu işleme ancak çocuk üşümeye başladığında son verilmelidir. * Mikrop bulaşmaması için yanık üzerinde kirler varsa sabunlu suyla yıkanıp, temiz bir bezle kapatılarak en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir. * Elektrik çarpması sonucu oluşan yanıklarda yapacağınız ilk şey güç kaynağını kapatmak olmalıdır. Eğer bunu yapamıyorsanız süpürge, yastık vb. metal olmayan bir nesneyle çocuğunuzu güç kaynağından uzaklaştırın. * Giysilerdeki alev derhal söndürülmelidir. Yere yatırılan çocuğunuzun üstüne bir kova su dökün veya tutuşmayacak bir paltoyu hava almayacak şekilde örtün. Elektrik yanıklarında kesinlikle su dökülmemelidir. * Deriye yapışmış elbiseleri çıkarmak için kesinlikle zorlamayın, çocuğu elbiseleriyle birlikte soğuk suya sokun. * Yanan yerlere merhem, zeytinyağı, bal, mum, salça, un, diş macunu, tuz ve benzeri maddelerden kesinlikle sürülmemelidir. * Yanık bölgesinde oluşan içi su dolu kabarcıkları kesinlikle patlatmamalısınız. * Yanık olan çocuğunuza doktora gidene kadar ve sonrasında bol bol sıvı şeyler yedirin. Yanan yerin yüksekte kalmasını sağlarsanız, o bölgeye kan az gideceğinden dolayı çocuğunuzun sancısı azalır.
Güneş Yanığı için İlk Yardım Önerileri
* Su veya siyah çayla yapılan soğuk kompres (2 litre suya 1 çay kaşığı siyah çay) * Yanığı ıslak bezle sarma * Güneş sonrası kremler (Yalnızca hafif yanıklarda) * Kabarcıkların patlatılması ve lokal antibiyotik verilmesi (Bu işlem yalnız doktor tarafından yapılmalıdır)
BURUN KANAMASI
Çocuk sıklıkla zor durdurulan bir burun kanaması geçiriyorsa ve burun kanaması başa vurulan bir darbe sonucu oluşmuşsa şunlar yapılabilir: * Çocuğunuzun başı hafif öne eğdirilerek, burun kemiğinin bittiği noktanın altından iki parmağınızla sıkın. Bu şekilde 3-4 dakika tutup kanamanın devam edip etmediğine bakın. * Burun kanamasında çocuğunuzun burnunu arkaya doğru eğmesine asla izin vermeyin. Burun arkasından akan kan, mide bulantısı ve kusmaya sebep olabilir. * Çok soğuk ıslatılmış bir bezi ya da buz torbasını burnun üzerine koyun ve tekrar burun deliklerini kapatın. Kanama durduktan 4 saat sonrasına kadar çocuğunuzun sümkürmesine asla izin vermeyin. * Kanama yarım saatte geçmediyse ve akabinde baş dönmesi ve sararma görüyorsanız, çocuğunuzu hemen bir sağlık kuruluşuna götürün.
BOĞAZA BİR ŞEY KAÇMASI
* Çocuk küçükse ayak bileklerinden tutarak baş aşağı konuma getirin. Kürek kemiklerinin arasına 3-4 kez sertçe vurarak sıvazlayın. * Daha büyük çocuklarda, çocuğun karnı dizinizin üstüne gelecek şekilde yatırın. Çocuğun belinden sırtına doğru el ayasıyla hızla vurun. Akciğerlerdeki havanın birden boğaza doğru itilmesiyle cisim çıkabilir. * Büyük çocuklarda arkadan koltuk altlarından kollarınızı geçirip, karnından elleri birleştirerek sıkılabilir. * Bu sırada çocuğun ağzını kontrol edin, Yabancı cisim görünüyorsa almaya çalışın fakat elinizle daha aşağılara itmemek için dikkatli olun. * Çocuğun sırtına asla vurmayın. Yabancı cismi daha aşağılara kaçırarak durumu iyice kötüleştirebilirsiniz. * Yukarıda uyguladığınız işlemlerden sonra yabancı cisim çıkmamışsa çocuğunuzu acilen bir sağlık kuruluşuna götürün.
BEBEKLERDE KATILMA NÖBETLERİ (NEFESSİZ KALMA)
"Bebeğim ağlarken birden bire katılıp kalıyor. Nefes alamıyor, rengi morarıyor, boğulacakmış gibi oluyor" şeklindeki yakınmaları çok sayıda anneden duyabiliriz. Bazı bebeklerin neden nefeslerini tutup morardıkları tam olarak bilinmese de, yapısal özellikler büyük önem taşır. Çok yoğun ağlayan bebekte sık soluma ile kan karbondiyoksit düzeyinin aşırı düşmesi, bu sorunu yaşamaya eğilimli bebeklerde solunumu ve kan dolaşımını düzenleyen mekanizmaları etkileyebilmekte ve bebek kısa bir süre nefes alamamaktadır.
Bu gibi durumlarda uzmanlar şunların yapılmasını öneriyor:
* Katılma anlarında sakin olun asla tepki göstermeden hızlıca aşağıdaki yöntemleri uygulayın. * Çok kuvvetli bir şekilde ağzına ve yüzüne doğru üfleyin. * Kucağınıza alıp açık havaya çıkartın. * Açık havaya çıkardığınız bebeğinizin poposunu açın ve çıplak poposuna vurun. * Ayak tabanlarını ve topuklarını çimdikleyerek bebeğinizi uyarın. * Sırtına vurun, bu anlarda bebeğinize dokunmaktan asla korkmayın. * Bu tarz durumlarla çok sık karşılaşıyorsanız vakit geçirmeden uzman bir doktora götürüp gerekli araştırmaları yapmayı ihmal etmeyin.
KULAĞA-BURNA-GÖZE YABANCI CİSİM KAÇMASI
Çocuğunuzun burnuna yabancı bir cisim kaçtığında asla elinizle çıkarmaya çalışmayın. Bu, cismi daha ileriye itmeye sebep olabilir. Birden gelişen nefes darlığı, uzun zaman devam eden koyu renkli, kokulu burun veya kulak akıntısı yabancı cismi düşündürmelidir. * Fasulye, nohut gibi su alınca şişmeyen bir cisim olduğundan eminseniz, çocuğunuzu bir havluya sarıp, sorunlu kulak üste gelecek şekilde yan yatırın. Sorunlu kulağa birkaç damla ılık su akıtın. Daha sonra başını sorunlu kulak aşağı gelecek şekilde yan çevirin. Su geri gelirken kulağa kaçan cisim de geri gelebilir. Başarılı olamazsanız derhal doktora götürün. * Kulağa canlı böcek kaçması durumunda, böceği öldürmek için dış kulak yoluna alkol, gliserin veya zeytinyağı damlatarak derhal doktora götürün. * Çocuğunuzun burnuna bir şey kaçtığını düşünüyorsanız, her seferinde burun deliklerinden birin kapatıp, sümkürmesini sağlayın. Kendisi çıkmazsa mutlaka doktora götürün. * Çocuğunuzun gözüne bir şey kaçmışsa, bol su ile gözlerini yıkayın. Su dolu temiz bir kovanın içine başını sokup, gözler açılıp kapatılarak da bu işlem yapılabilir. Kaçan cismi göz akının üzerinde görebiliyorsanız, tüylü olmayan temiz bir bezin nemli köşesiyle çıkarmaya çalışın.
ZEHİRLENMELER
"Zehirlenme" denilince genel olarak yiyecek olmayan her türlü maddenin vücuda alınması anlaşılır. Çocuklarda hayatı tehdit eden faktörler arasında zehirlenmeler önemli bir yer alır ve merak sonucu tesadüfen meydana gelir. Bu durumda ailenin yapması gereken esas şey, zehirlenmeye yol açabilecek madde veya ilaçları ortada bırakmamaktır. Zehirlenme halinde tedavi ancak hastanede olmalıdır. Aile zehirlenmeye yol açan madde ile ilgili bilgileri, ilaç ise adını ve miktarını belirtirse tedavi daha kolay bir hal alır. Bir zehirlenme durumunda; önce sakin olmak gerekir, zehirlenmenin nedenini araştırıp, zehirli maddenin kutusu, ambalajı, miktarı vb. hakkında bilgi sahibi olunmalıdır. Her zehirlenme durumunda çocuğu kusturmak hatalı olabilir. * Zehirlenme fark edilince yapılacak ilk yardım, alınan zehirli maddenin veya ilacın, mide bağırsak kanalından emiliminin önlenmesi ve vücuttan atılmasının sağlanmasıdır. * Her türlü ilaç zehirlenmesinde yapılacak ilk şey, çocuğu kusturmaktır. Çocuk kusturulmak istendiğinde baş aşağı çekilir, dil köküne parmak sokturularak kusturulur. Cevap alınamazsa bolca su içirilerek kusturma denenir. * Benzin, gaz yağı, çamaşır suyu gibi maddelerin içilmesi durumunda kesinlikle kusturma yapılmaz, mide yıkanmaz. Bol miktarda su içirilir. * Solunum yolu zehirlenmelerinde, hasta hemen zehirlenme ortamından uzaklaştırılıp, temiz havaya çıkartılır. Üstündeki sıkı kıyafetler çıkartılarak, gerekirse suni solunum yapılır. Kusma aracılığıyla tedavi edici bir etki yapabilmek için çocuğun aşağıdaki süreler içinde kusmasının sağlanması gerekir: * Sert madde (tablet) alımında 1-2 saat * Sıvılarda 1 saat * Damlalı çözeltilerde yarım saat
YILAN-KENE-ARI SOKMASI
Yılan, örümcek ve akrep sokmaları küçük çocuklar için tehlikelidir. Zehirli yılan sokması halinde birkaç dakika içinde şişlik, morarma ve ağrı oluşur. * Zehirli bir hayvanın soktuğu çocuk derhal gölgede serin bir yere alınmalıdır. Fazla hareket etmesi engellenmeli çünkü bu olay zehrin kana karışmasını hızlandırır. Özellikle yılan sokmalarında hastaneye ulaştırılmadan önce ilk yarım saat içinde, ısırılan yerde diş izleri boyunca kesi yapılarak emilmeli ya da kanatılmalıdır. * Emen kişinin ağzında yara olmamalıdır. Emme işlemi için emici bir şişe kullanılmasında fayda vardır. Herhangi bir şişeyi sıcak suda ısıtıp, açık olan ucunu yaranın üstüne bastırıp, şişenin içinde soğuyan havanın etkisiyle emme basıncı oluşturulur. Çocuk hastaneye ulaştırılana kadar ısırık yerine soğuk su veya buz uygulamak, zehrin kana karışmasını engelleyecektir. * Isırılan yerin üst kısmına nabzın hissedildiği ve toplardamarların normal çalışabileceği sıklıkta geniş bir bez bağlanmalıdır. (Kesinlikle ip kullanılmamalıdır.) * Arının soktuğu yerde iğnesi kalmışsa, kanatılmadan ve iğnesi zedelenmeden çıkartılmalıdır. Arının soktuğu yere buz ya da ıslatılmış bez konur. * Kene ısırmasında, kene çekilerek çıkarılmamalıdır. Çünkü kenenin başı cilt altında kalarak alerjik reaksiyonlara veya iltihaplanmalara yol açabilir. Kenenin üzerine yanan sigara gibi bir şey tutulur ya da üzerine alkol, kolonya dökülmüş pamuk örtülerek kenenin kendiliğinden düşmesine çalışılmalıdır.
KIRIK VE BURKULMALAR
Bebeklerde ve küçük çocuklarda kemikleri henüz sertleşmediği ve esnek olduğu için kırığa daha az rastlanır. Ancak yeni yürümeyi öğrenirken veya koşarken düşüp burkulmalar meydana gelebilir. Kırık ve burkulmalarda yaralanan yerde şişme, morarma, şiddetli ağrı ve eklemi hareket ettirmede güçlük görülür. Burkulmalarda şişmeyi ve ağrı oluşmasını önlemek için buz torbası konulur ya da soğuk suyla kompres yapılır. * Çocuğunuzda kırık oluşumundan şüphe ediyorsanız, kol ve bacaklarını kımıldatmayacak şekilde destek yaparak acilen doktora götürün. * Burkulma olduğundan eminseniz, burkulan yeri en rahat edebileceği konuma getirdikten sonra ağrıyı ve şişliği azaltmak için soğuk suyla ıslatılmış bezle sarın ya da buz torbası koyun. Daha sonra bir sargı beziyle sıkıca sarın.